Kimileri “Bir gün bilim toprağı altın yapacak” demiş,
kimileri ise “Bilim herşeyi bilmek değildir. Neyin nerde nasıl bulacağını
bilmektir” demiş, kimileri ise bilimi din olarak görmüş ve daha birçok
öngörüler, bilim üzerine yorumlar..
Bu yazımı bilime bakışımızı biraz daha genişleterek yazdım
ve çeşitli bilim insanlarının görüşlerini
ve yorumlarını aktardım.
Carl Sagan diyor ki;
“Bilim sevdası beraberinde bilimi popüler kılma,yani yöntem
ve bulguların bilim adamı olmayanlara da eriştirebilme isteğini getiriyor. Bilimi
açıklamaktan kaçınmak bana son derece ters gelen bir tutum. Birine aşık
olduğunuzda, tüm dünyaya duyurmak istersiniz. “
Bilimi popülerleştirmenin başka bir gereği daha var; Bilim,
bir bilgi dağı olmaktan başka, bir düşünme şeklidir.
Bilimsel düşünme, her şeyden önce yaratıcı ve disiplinlidir.
Başarısında esas olan da bu özellikleridir. Bilim bizi, önceden bildiklerimiz
ya da sandıklarımızla uyuşmasa da gerçekleri kabul etmeye çağırır. Alternatif
hipotezler geliştirip gerçeğe en uygun düşünceleri belirlemeye yönlendirir.
Bilim bizlere dünyayı olmasını istediğimiz değil, olduğu
şekliyle kavratmayı amaçlayan bir daldır. Bu nedenle bilimsel bulgular her zaman anlaşılır ya da doyurucu
gelmeyebilir. Kimi kez, aklımızda yer etmiş bir yargıdan kurtulup yenisini
kabullenmek bir parça çaba gerektirir. Bilim bir yönüyle oldukça basittir. Karmaşıklaşmasının nedeni, dünyanın
–ya da bizim- karmaşık olmamız. Çok zor gelmeye başladığı (ya da bize yetersiz
eğitim verildiği) için bilimden uzaklaşmaya başladığımızda, geleceğimizi
yönlendirme yetisinden de vazgeçmiş oluruz. Gelecek için oy hakkımız elimizden
alınır ve özgüvenimizi yitirmeye başlarız.
Bilimi anlamak güç olabilir. Bilimsel gerçekler yerleşik
inançlara meydan okuyabilir. Ürünleri siyasetçilerin ya da sanayicilerin
ellerine teslim edidiğinde, kitle tahrip silahlarına ya da çevre için ölümcül
tehditlere dönüşebilir. Ancak, gözden kaçırılmaması gereken nokta, bizlere
armağanlar sunduğudur.Yinelemek gerekirse, bilim başarısını bir ölçüde hata
düzeltme mekanizmasına borçludur. Bilimde yasaklı sorular, incelenmeyecek denli
hassas konular, kutsal gerçekler yoktur. Yeni
fikirlere açıklık, tüm fikirleri en ince süzgeçten geçiren kuşkuculukla
bir açıklık, tüm fikirleri en ince süzgeçten geçiren kuşkuculukla
birleştiğinde, buğday kepekten ayrılmış olur.
Her fırsatta bilim adamları deney olanağını kullanır. Ne
gibi deneylerin gerektiği, o sırada geçerli olan kuramlara bağlıdır. Bilim
adamları, o kuramları kırılma noktasına değin sınamakta kararlıdır. Sezgilerine
güvenmezler. Dünya’nın düz olduğu bir zamanlar mutlak doğrular arasındaydı.
Ağır cisimlerin hafif olanlardan daha hızlı düştüğü, kan emici sülüklerin hastalıkları iyileştirdiği, bazı
insanların doğal olarak ve Tanrı’nın emriyle doğuştan köle oldukları da öyle.
Evrenin merkezi diye bir yer olduğu ve Dünya’nın tam o noktada bulunduğuda sayısız sezgilerdendi. Einstein
tersini gösterene kadar, mutlak devinimsizlik diye bir standart olduğu
düşünülüyordu. Gerçek, şaşırtıcı ya da bildik sezgilere ters olabilir. Derinden
bağlandığımız inançlarla çelişebilir. Gerçeğe ulaşmanın yolu deneyden geçer.
“ Gerçeklikle karşılaştırıldığında, bilimde vardığımız düzey
ilkeldir, çocuk oyuncağıdır. Ama sahip olduğumuz en değerli şey de odur. “
-Albert Einstein
Kötüye kullanılabileceği çok sayıda fırsat olsa da bilim yeni uluslar için yoksulluk ve gerilikten çıkışı gösteren altın yol olabilir. Bilim ulusal ekonomileri ve küresel uygarlığı ayakta tutar. Bir çok ulus bunu anlamış durumda. Hala dünyanın en iyi üniversiteleri olma sıfatını koruyan Amerikan üniversitelerinin bilim ve mühendislik bölümlerinde çok sayıda yabancı öğrenci olmasının nedeni de bu.
Bilim bizleri, dünyayı değiştiren
teknojilerin özellikle de içinde yaşadığımız çevreye yönelik tehditleri konusunda uyarır. Önemi
tartışılmaz bir erken uyarı
sistemi sağlar.
Özetle, geriye dönüş yok. Hoşumuza
gitsin ya da gitmesin, bilime muhtacız. İzleyebileceğimiz en iyi yol, bilimi
olabildiğince iyi kullanmak. Onunla aramızı düzeltip güzelliğini ve gücünü
açıkça görmeye başladığımızda, gerek somut gerekse soyut gerçeklik açısından,
kendi lehimize bir alışveriş yapmış olduğumuzu anlayacağız.
“Bilimin güzel tarafı, ona
inansanız da inanmasanız da gerçek olmasıdır.”
-Neil deGrasse Tyson
Kaynaklar;
-“Doug henning and the Giggling Guru” - Martin Gardner
-“On the Electrodynamics of Moving Bodies” -Albert Eınsteın
-“Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı” -Carl Sagan