Çekim,
Newton’dan beri fizikçilerin hep ilgisini çekmiş; üzerinde sayılamayacak kadar
çok tebliğ ve makalelerle hep gündemde kalmıştır. Newton, maddesel iki cismin
birbirini çektiğini bulmuştu. Buna kütle çekim kuvveti demişti. Bu kuvvetin
değeri, kütlelerle doğru orantılı, cisimlerin birbirine olan uzaklığın karesi
ile ters orantılı olarak değişiyordu. İki cisim daima birbirini çekiyordu.
Elmanın ağaçtan düşmesine neden olan kuvvet , yerçekimi kuvvetiydi. Burada elma
birinci cismi, dünya ise ikinci cismi temsil ediyordu. Aynı şekilde dünya ile
ay da birbirini çekiyordu. Güneşle dünya arasında da bir çekim kuvveti vardı.
Hatta atom içindeki elektronla çekirdek de birbirlerini çekiyorlardı. Sonsuz
büyük uzayla, sonsuz küçük uzayda yer alan cisimler birbirlerini daima çekiyor,
birbirlerine hep yaklaşma eğilimi gösteriyorlardı.
Peki ama
niçin?
Bu sorunun
cevabını arayan bilimciler, Newton’dan beri hep “kuvvet” adını verdikleri bir
garip kavramla konuyu anlamaya çalışmışlar ve biraz da bu yüzden kendilerini aldatmışlardı.
Son birkaç on yıldan beri, kuvvetin mevcut olmadığı; aslında kuvvet denilen “şey”in,
atom altı parçacıkların birbirleriyle etkileşmesinden kaynaklandığı anlaşılacak
ve fizikte olağanüstü bir hamle daha gerçekleşmiş olacaktı. İşte tüm evren boyutlarında geçerli
olan evrensel çekim sabitesi denilen ikinci sabite buydu. Bu sabite büyük küçük
her maddesel parçacığı etkliyor ve denklemlerde (G) katsayısı ile kendini belli
ediyordu.
Madem ki her
maddesel cisim, çekim kuvveti denilen bir garip kuvvetle birbirine
yaklaşıyorlardı; neden biri, bir diğeri üzerine düşmüyordu? Mesela neden
dünyamız güneşin üzerine düşmüyor, ya da niçin ay, dünyaya toslamıyordu?
Bunun cevabını arayan bilimciler, uzay boşluğunda
yer alan cisimlerin birbirini çekerken, bir taraftan da birbiri etrafında uygun
bir hızla döndüğünü gördüler. Ay, dünya etrafında; dünya, güneş etrafında;
güneş, galaksi merkezi etrafında; galaksi kendi merkezi etrafında dönüyordu.
Elektronlar da atom çekirdeği etrafında dönüyordu. Sonsuz büyüklükteki makrocosmos ölçeğinden, sonsuz küçükteki microcosmos ölçeğine kadar her cisim dönüyor,
dönüyor ve dönüyordu.
Bu dönüş
hareketi, olağanüstü bir merkezkaç kuvvetini de ortaya çıkarıyor; kütle çekim
kuvveti ile merkezkaç kuvvetin eşitliği sonucunda, her sistem mükemmel bir
denge ile hem dağılmaktan, hem de kendi içine kapanmaktan kurtuluyordu. Böylece
atom boyutlarından, galaktik boyutlara kadar her aşamada ve her boyutta evresel
çekim yasasının göz kamaştırıcı hakimiyeti sergileniyordu.
Kütle çekim sabitesini değeri G= 6,67x10ˉ¹¹ dyne cm / gr. Olarak bilinir.Bu değişmez
katsayınbın anlamı şudur:Bir gramlık bir kütle, bir santimetre uzaklıktaki bir
cismi bir dyne’lik bir kuvvetin yüz milyonda biri kadar bir değerle kendine
doğru çeker. Bu katsayı, evren kurulduğu andan, bugüne kadar işlerliğini aynen
korumuş ve her nesnenin yerli yerinde olmasını ve oturmasını sağlamıştır. Bu
katsayı çok ince bir ayara sahiptir. Eğer çekim sabitesi biraz daha küçük
olsaydıi yiyeceklerimiz boğazımızdan midemize bu kadar kolayca geçmezdi. Suyu
şimdiki gibi rahatlıkla içemezdik, böbrek ve bağırsaklarımız o kadar kolay
çalışamazdı.
Evrensel
çekim sabiti, bilimciler tarafından laboratuvarda uzun araştırmalar sonucunda
icad edilmiş değildir. Evrendeki tüm değişmezz katsayılar gibi, çekim
katsayısıda aslında vardı ve mevcuttu.
Bilimciler bu katsayının değerini, tıpkı ışık hızı sabitinde olduğu gibi ortaya
çıkarmışlardır, yani mevcut olanı bulmuşlardır.
Newton,
çekim (gravitasyon) kuvvetinin evren
boyutlarında ne kadar önemli olduğunu elbette farketmiş olmalıdır. Nitekim ünlü
“ Principa” adlı kitabında çekimin; uzay, zaman ve hızla ilgili bağlantısı
konusunda kafasının ne kadar karışık olduğunu şu sözlerden anlıyoruz:
“ Uzay,
zaman ve hız kavramlarını tanımlamakta aciz kalıyorum. Çünkü bunları herkes
biliyor.”
Öyle
ya, bilimci herkesin bildiği (veya bildiğini sandığı) konuları tekrarlarsa,
onun üstünlüğü nerede kalır?
Kaynaklar:
-Hardy.A.David, " Visions of Space"
-Richard Craing A., " The Edge Of Space "
-Tuna Taşkın," Uzay ve Dünya" , " Sonsuz Uzaylar"